Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Anayasa Mahkemesi ardı ardına hatalar yapıyor, Yargıtay’ın kararı asla iptal edilemez

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması ve Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararını tanımaması büyük yankı uyandırdı. Özbekistan’dan dönen uçakta konuyla ilgili açıklama yapan Erdoğan, “Öncelikle; Yargıtay Sanırım bunun bir yüksek mahkeme olduğunu kimse inkar edemez. Gelinen noktada ne yazık ki Anayasa Mahkemesi ardı ardına birçok hata yaptı. Bu bizi ciddi anlamda üzüyor. Şimdi olduğu gibi Yargıtay“Kararla alınan karar asla atılamaz, bir kenara atılamaz” dedi.

ÖZBEKİSTAN’A DÖNÜŞ SORULARIN CEVAPLARI

1992 yılında İran ve Pakistan’la birlikte örgütümüzü kurduk. Zamanla örgüte Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Afganistan da katıldı. 8 milyon kilometrekarelik bir alana yayılan Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün nüfusu yarım milyara yaklaşıyor. Kuruluşumuz aynı zamanda ortak değerlerimizi, köklü tarihimizi ve ebedi kardeşliğimizi de temsil etmektedir. 16. Zirveyle birlikte dönem başkanlığı Türkmenistan’dan Özbekistan’a iki yıl süreyle devredildi.

“TURİZMİN GELİŞTİRİLMESİ GÜNDEMDE”

Zirve kapsamında bölge içi ticaretin geliştirilmesi, tedarik zincirlerini etkileyen sorunların giderilmesi, bölgenin güç kaynaklarının verimli kullanılması, ülkelerimiz arasındaki ulaşım imkanlarının güçlendirilmesi gibi birçok sorunu ele aldık. Yürütülen mevcut projelerin durumunu da istişare ettik. Ekonomik İşbirliği Örgütü Ticaret Anlaşmasını derhal yürürlüğe koymamız gerektiğinin altını çizdim. İstanbul’da ağırladığımız Ekobank’ın kurumsal ve mali kapasitesinin arttırılması gerektiğini belirttik. Organizasyon içerisinde turizm işbirliklerinin güçlendirilmesi de gündemimizdeki bir diğer konuydu. Turizm bakanlarımız geçtiğimiz ay yaptıkları toplantıda Erzurum’un Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 2025 Turizm Başkenti seçilmesine karar verdiler. Bu kararın örgüte üye ülkeler arasındaki insani bağların güçlendirilmesine vesile olacağına inanıyorum.

Zirvede karşılıklı yatırımların ve pazar payının arttırılmasına da vurgu yaptık. Ticaretin gelişmesi açısından çok taraflı ulaşım koridorlarının desteklenmesinin önemine dikkat çektim. Bu bağlamda doğu-batı merkez koridorunun pazar geçişli olması ve bu hattın geliştirilmesinin önemine de değindim.

“KARDEŞLİĞİMİZİN GÜÇLENMESİNİ UMUT EDİYORUM”

Zirvede ele aldığımız konular arasında yakın coğrafyamızdaki krizler de vardı. Başta Gazze olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarında yaşanan insanlık trajedisini gündeme taşıdık. Türkiye’nin bu süreçte attığı adımları, yaptığı yardımları, ilk günden bu yana sürdürdüğü diplomatik çalışmaları, kalıcı bir barajın kurulması için yapılması gereken öncelikli konuları dile getirdik. Zirve vesilesiyle katılımcı ülke başkanlarıyla da görüşmeler yaptık. Bu kapsamda Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Şevket Mirziyoyev, İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar ile ikili görüşmelerde bulunduk. Ziyaretimin Ekonomik İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerle bağlarımızı güçlendirerek kardeşliğimizi pekiştirmesini umuyor, alacağımız kararların hayırlı olmasını diliyorum.

“BU KATLİAMLAR 1947’DEN İTİBAREN BAŞLADI”

Eğer İsrail bu zulmü ve barbarlığı sürdürmeye devam ederse, o zaman tüm ülke liderlerinin düşünmesi gereken bir şey var demektir. Biz duruşumuzu başından beri tüm kalbimizle ortaya koyduk ve göstermeye de devam ediyoruz. İsrail bugün Filistinlileri katletmeye başlamadı. Bu işin bir geçmişi var. Tarihi 1947 yılına kadar uzanıyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 1947 haritası ile bugünkü haritayı karşılaştırarak dünyaya haykırdıysam bunun bir nedeni vardır. Bunu yaptığımda bir şeyi açığa çıkarıyorum. Bu katliamlar 1947’de başladı ve o tarihten bu yana Filistinliler kaç yerde barındı ve kaldı? Bugün kaç taneler? İsrail’in o topraklarda durumu neydi, bugün ne durumda? Bütün bu konulara dikkatle baktığımızda İsrail ve Filistin haritaları arasında adeta bir alışveriş söz konusudur.

“120 ÜLKE BM’DE DURUŞ ALDI”

Artık sahip olduğu prestijle başta ABD olmak üzere tüm Batı, baskınların başından beri İsrail’in arkasında yer alıyor. Eğer Guterres gerçekten takdire şayan bir hamle yaptıysa ki ki yaptı, bunun bazı nedenleri var. O da hakikati, hakikati gördü ve görüyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri olarak haklının ve adaletin yanındadır. Bu noktada bu konuya dikkat etmemiz gerekiyor. Amerika ve İsrail’in yanında kaç ülke var? Birleşmiş Milletler’de insani ateşkes sağlanması yönündeki oylamaya Amerika’nın yanı sıra 14 ülke katıldı. Ama 120 ülke onlara karşı dimdik ayaktaydı. 40 veya 41 ülke de çekimser kaldı. Bu cesur ülkeler tüm dünyaya bir açıklama yapıyor. “Ey Amerika, ne kadar büyük olursan ol haklı değilsin, İsrail haklı değil. Burada haklı olan mazlumlardır. Bu mazlumların yanında hakkı ve hakikati gerçekten savunan ülkelerdir.” onlar söylüyor. Burada 120 ülke Birleşmiş Milletler’de tavır ortaya koyuyor. Peki çekimser kalan 40-41 ülke aslında 120 ülkenin yanında mı sayılıyor? İnşallah Riyad Zirvesi’nden sonra ben ve arkadaşlarım tekrar telefon diplomasisine odaklanacağız. BM’de hak ve adaleti savunanların sayısını daha da artırmak için bir çalışma başlatacağız.

“AMACIMIZ KRONİK HASTALARI GAZZE’DEN ÇIKARMAK”

Buradaki dileğimiz sadece insani yardım için bir geçiş koridoru olması değil. Ayrıca yaralı Filistinli mazlumların geçişini sağlamak için İsrail üzerindeki baskıyı artırmak. Amacımız tüm bu insanların Gazze’den tıbbi yardım yapabileceğimiz noktalara geçmesini sağlamak. Bunların arasında kanser hastaları, hafif ve ağır yaralılar da var. Bu koridor açılırsa bu yaralılarımızı ve kanser gibi kronik hastalığı olan kardeşlerimizi hastanelerimize götürmeye hazırız. Bunun için hazırlıklarımızı tamamladık. “Yaralılara, kronik hastalara verelim” şeklinde olumlu sinyaller geliyor. Eğer onları gerçekten hastanelerimize yerleştirebilirsek insani ve İslami misyonumuzu yerine getirmiş oluruz.

“YOĞUN ÇALIŞMA GEREKİR”

(Gazze’de ateşkes sürecinin sağlanması) Umutsuzluk diye bir şey yoktur. Elbette umudumuz var. Umudumuz olduğu için bu çalışmaları yapıyoruz. Ama şunu unutmamalıyız. 2-2,5 milyon nüfuslu Gazze’den bahsediyoruz. Şu anda burada 11 bine yakın çocuk, kadın ve yaşlı Filistinli hayatını kaybetti. Ayrıca 25-30 bin yaralı var. Şu anda o devasa binaların hepsi yıkılmış, moloz haline getirilmiş durumda. Bu molozların altında durum nasıl? Gelen haberler sıradan bir felaket. Bütün bunlarla birlikte bu enkazlar nasıl kaldırılacak? Bunları kaldırmak mümkün mü? Doğal olarak onların da çok çalışması gerekecek. Bütün bu iş makineleri vb. bunların çalışması zaman alacaktır. Bu konulara ilişkin diplomatik ataklarımızdan olumlu sinyaller alıyor gibiyiz. Temennim bunların gerçekleşmesidir. Bu nedenle Riyad Tepesi’ni çok önemsiyorum. Toplumların vicdan pusulasının her zaman doğruyu gösterdiğine inanıyoruz. Ateşkesin sağlanması öncelikli hedefimizdir. Bunu başarmak için gerekli tüm adımları atıyor ve denenmesi gereken tüm yöntemleri deniyoruz.

“DİPLOMASİNİN FIRSATLARINI SONUNA KADAR KULLANIYORUZ”

İnsanların ölümlerini durdurmak, kaygıdan titreyen çocuklara kucak açmak, onların acılarını bir nebze de olsa hafifletmeye çalışmak bizim için nihai sonuç değil, çözümün başlangıç ​​noktası olacaktır. Türkiye olarak tüm uluslararası platformları aktif ve çalışır durumda tutmaya çalışıyoruz. Ateşkesin sağlanması için diplomasinin imkanlarını sonuna kadar kullanıyoruz. Muhataplarımıza doğru, adil ve kalıcı çözümün yol haritasını anlatıyor, bu çözümün hayata geçirilmesi için uluslararası kamuoyu oluşturmaya çalışıyoruz. Ateşkes sonrası atılacak adımları en ince ayrıntısına kadar planlıyor, sağlam ve sürdürülebilir bir barışın inşasının formüllerini geliştiriyoruz.

“BOŞ GÖSTERİLERE GEREK YOK”

ABD’nin iki devletli çözüme bakışı) Elbette bunlara inanmak mümkün değil. Geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Türkiye’ye geldi ve Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’la bazı görüşmelerde bulundu. Görüşmelerde Dışişleri Bakanımız tarafından kendisine bazı tekliflerimiz iletildi. Neydi o? Mesela şu anda her gün 20-30 kamyon geçiyor. Sıradan bir insani yardım değil. Bunun en az 500 tıra çıkarılması yönünde öneride bulunuldu. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’ın da bu konuya olumlu yaklaştığı bana iletildi. Umudumuz şu ki, eğer bu 500 kamyon gerçekten işe yararsa bir miktar rahatlama olur. Çünkü burada ilaca, gıdaya, özellikle de suya ciddi anlamda ihtiyaç var. Bütün bunların yanında ambulans konvoyunu da vurduklarını unutmayın. Tüm bunların yanı sıra ambulans sıkıntısının da giderilmesi gerekiyor. Önlemlerimizi aldık, alıyoruz. Bu ambulans sıkıntısını da ciddi anlamda gidereceğiz. İlaç, gıda vb. konularda da bazı ülkelerle iş birliği yaparak adımlar atacağız.

Amerika’da politika değişikliğine gelince böyle bir ortam var. Sadece orada değil, Batı’nın her yerinde, İngiltere’de, Fransa’da… Gösterişli açıklamalara, içi boş insani gösterilere değil, somut adımlara ihtiyacımız var. “Daha iyi bir yol haritası için çalışıyoruz” diyorlar. BM kararlarından daha yeterli bir yol haritası olabilir mi? Ateşkes konusunda samimiyseniz BM kararlarını uygulaması için İsrail’e baskı yapın. Çünkü insanlar ölüyor, anneler bebeklerini kaybediyor, çocuklar ebeveynlerini kaybediyor. Bu kanayan yarayı durdurmak için bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Eğer ABD bu duyguyu paylaşmaya başlarsa İsrail’i durdurmak daha da kolaylaşacaktır.

BLINKEN’E TEPKİ

(ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in Türkiye ziyareti) Dışişleri Bakanlığımız diplomasinin gereklerini ve protokol kurallarını çok iyi biliyor ve uyguluyor. Bakanlığımız, temsil ettiği makama yakışır şekilde misafirine yaklaştı. ABD neden dünyanın her yerinde protesto ediliyor? Çünkü İsrail’in Gazze’deki katliamına destek vermek, ABD’yi tepkilerin hedefi haline getirdi. 3 günde 1,5 milyon kişi İstanbul Yenikapı’ya gelip orada toplanırsa bu bir anlam taşır. Yani “sesimize kulak verin. Sesimizi dünyaya duyurun.” onlar söylüyor. ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in en büyük hatası başlangıçta oldu. İsrail’e gittiğinizde “Ben buraya ABD Dışişleri Bakanı olmanın yanı sıra Yahudi olarak da geldim” diyorsunuz. Eğer öyle derseniz bunun da bir karşılığı olacaktır. Bu ne anlama gelir? Bunun cevabı ise Yenikapı’da bir anda 1.5 milyon kişinin toplanması oldu. Türkiye’nin farklı yerlerinde bu tür pek çok topluluğun bir araya gelmesidir. İngiltere, Fransa ve Amerika’da on binlerce kişi Beyaz Saray önünde toplandı. Bunlar işaret fişekleri.

“İSRAİL İZİNSİZLİĞİN ODAĞIDIR”

Türkiye olarak bu konudaki düşüncelerimizi ve çözüm formüllerimizi herkesle paylaşıyoruz. Artık bu sorunun ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Diplomasinin tüm imkanlarını kullanarak insan odaklı yaklaşımımızın sahaya yansımasını sağlamaya çalışıyoruz. İnsan hakları ve uluslararası hukuk, bu kirli savaşın bir an önce durdurulmasını emrediyor. Hiç kimse kendisini uluslararası hukukun dışında konumlandırmamalı, böyle bir pervasızlık sergilendiğinde herkesin buna karşı tavır alması gerekir. Ne yazık ki bahsettiğim pervasızlığın odağında İsrail var. İsrail sorunu çözülmediği sürece ne bölgemizde ne de dünyada tam bir barış ve uluslararası hukuk düzeni olamaz.

“NETANYAHU’NUN BUGÜNÜ YARINA GÖRE DAHA İYİ GÜNLER”

Dolayısıyla şunu çok net söylemem gerekiyor. Kanaatimce bu konu üzerinde çok fazla durmak doğru olmayabilir. Ancak Netanyahu’nun bugünü yarından daha iyi. Şu anda İsrail halkının yüzde 60-70’i Netanyahu’ya karşı. Rehineler meselesine gelince, Hamas’ın sivilleri rehin tutmakla hiçbir ilgisi yok. Tam tersine olması gereken Filistinlilerin İsrail’in elinden serbest bırakılmasıdır. Şimdi biz Türkiye olarak buraya müdahale edeceksek İsrail’in yapması gereken bir an önce Filistinlileri serbest bırakmak, bir yandan da Hamas’ın elindeki İsraillileri bir an önce serbest bırakmaktır.

Ama burada iki şey var. Askerler var. Siviller var. Aslında Hamas’ın sivilleri bırakmama kararlılığı yok, ‘biz bırakacağız’ diyorlar. Tabii orada askerler de var. Bu askerler arasında yüksek rütbeli subaylar da var. Ancak İsrail’in 5, 10 ve 15 yaşındaki çocukları rehin alma konusundaki vicdansız tutumu da ortadadır. Olumlu adımlar atıldığı takdirde her türlü riski alıp bu konunun çözümüne katkı sağlamaya çalışacağız. İsrail, Batı Şeria’da son bir ayda 2 bine yakın kişiyi tutukladı. Ondan önce cezaevlerinde tutuklu bulunan kadın ve çocukların da aralarında bulunduğu 10 bin civarında insan vardı. Hamas, İsrail’in Batı Şeria ve Gazze’de gözaltına aldığı Filistinlilerin, özellikle de kadın ve çocukların serbest bırakılmasını istiyor.

“Ateşkes İçin Buluşacağız”

(İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi) Şu anda tam olarak ne konuşuyorsak onu konuşacağız. Ama bu tepenin asıl konusu İsrail ile Filistin arasındaki bu savaş olacak. Konunun tüm ayrıntılarını görüşmek ve insani ateşkesin bir an önce sağlanması için müzakereleri gerçekleştirmek üzere orada bir araya geleceğiz. “Katılımcı ülkelerin her biri ne yapabilir?” sorusuna odaklanacağız. Körfez ülkeleri ne yapabilir? Körfez ülkeleri dışındakiler ne yapabilir? Hepimizin, Malezya’nın, Endonezya’nın, Pakistan’ın, Türkiye’nin orada neler yapabileceğini detaylı olarak tartışacağız. Aslında biz konuştukça o masaya birçok şey dökülecek.

“ÖNCELİĞİMİZ BARIŞ”

Bu nedenle Riyad’daki toplantıyı çok önemsiyorum. İslam ülkelerinin Filistin Davası konusundaki hassasiyeti biliniyor ve ateşkesin ve kalıcı barışın sağlanması için yapabileceğimiz çok şey var. Adımlarımızı sağlam, aktif ve barışa hizmet edecek şekilde atmalıyız. Stratejisiz ve iyi planlanmamış adımlar öncelikle Filistin Davasına zarar verecektir. Bu nedenle katliamlara tepkimizi göstereceğiz ve barışa hangi alanların açılabileceği konusunu konuşacağız. Kardeşlerimizle tüm tekliflerimizi paylaşacak ortak aklın oluşması için çaba göstereceğiz. Orada alınan kararların sürecin devamı açısından çok kıymetli olacağını düşünüyorum. Bölge ülkeleri ve İslam dünyasının temsil edildiği bu zirvede alınacak kararların İsrail zulmünün durdurulması yönünde büyük bir adım olacağına inanıyorum. Biz bu bölgenin insanıyız, bu bölgeye dışarıdan gelenler gibi fevri ve popülist politikalar ortaya koyamayız. Buradaki her acı canımızı acıtıyor. Buradaki her istikrarsızlık bizi etkiliyor. Birlik içinde çözüm vardır ve o yolları da Riyad’da konuşacağız. Önceliğimiz ve kaygımız barıştır.

ÖZGÜR ÖZEL’E MERHABA TEPKİ

Ne demiştik? Sayın Kemal dedik. Söylediklerimizi söyledik mi? Oldu. Eğer bunu ona ilk söylediğimizde yapsaydı bu kadar olumsuz olmazdı. Ama o zamanlar durum çok farklıydı. Aralarında hiçbir fark yoktur. Bunu zaten söyledim. Ne dedim? Birini al ve diğerine vur. Birisi Demirtaş’a selam gönderiyor. Birisi Kavala’ya selam gönderiyor. Aynı şekilde diğeri de onları selamlıyor. Şimdi hala Demirtaş’a selam verirsem güçlenirim havasındalar. Kavala’ya selam gönderirsem güçleneceğimi sanıyorlar. Peki, güçlenemezsin. Sen de kaybedeceksin. Diğeri de kaybedecek. Eğer bu parti Atatürk’ün partisi ise, milli ve yerli olmayan hiç kimse Atatürk’ün partisinde kalamaz ve kalamayacaktır. 31 Mart artık bunun tartısı olacaktır ve inşallah başta İstanbul ve Ankara olmak üzere Cumhur İttifakı gereğini yapacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi kimi atarsa ​​atsın değişmez, değişemez.

ENFLASYON MESAJI

Küresel gündemi meşgul eden enflasyon sorunuyla mücadele etmekte kararlıyız. Enflasyonun belini kırdık, önümüzdeki dönemde de etkilerini sileceğiz. Çalışanlarımızı, emeklilerimizi enflasyona maruz bırakmayacağımızı her zaman söyledik ve çok şükür sözümüzü tuttuk. Taban fiyatı cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir oranda artırdık. Emeklilerimizin maaşlarını artırdık, onları daha rahat ettirecek çözümler geliştirdik, çok yakında hayata geçireceğiz. Bildiğiniz gibi bu ay emeklilerimizi kısa vadede rahatlatacak 5 bin liralık ikramiye ödemesi yapmayı planladık. Aldığımız önlemler ve yapacağımız ödemelerle emeklilerimizin ve çalışanlarımızın yanında olduk, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz. Bildiğiniz gibi minimum fiyat konusunun kendine has bir takvimi var. Orta düzeydeki artışla çalışanlarımızı rahatlattık, artık işçileri ve patronları bir araya getirerek en makul çözümü bulacağımıza inanıyorum.

“Yargıtay kararı iptal edilemez”

Öncelikle Yargıtay Sanırım bunun bir yüksek mahkeme olduğunu kimse inkar edemez. Gelinen noktada ne yazık ki Anayasa Mahkemesi ardı ardına birçok hata yaptı. Bu bizi ciddi anlamda üzüyor. Şimdi olduğu gibi Yargıtay Aldığı karar hiçbir zaman bir kenara atılamaz, bir kenara itilemez. Anayasa Mahkemesi’nin kararına karşı Yargıtay şimdi “Siz yüksek mahkemeyseniz ben de yüksek mahkemeyim ve yüksek mahkeme olarak şimdi sizin hakkınızda yaptırım uygulanmasını talep ediyorum” dedi. Bu talebin gereklerini bekliyor ve bu talebin gereklerini yerine getirecek makamdan bu talebi talep ediyor. Eğer parlamento buysa parlamentodan istiyor.

“PARLAVAMIZ YAVAŞ İLERLİYOR”

Şimdi Can Atalay’ı alın ve bir kenara koyun. Ne yazık ki daha önce de benzer olaylar yaşandı. Parlamentomuz da bu konularda yavaş hareket ediyor. Yani Meclis’te dokunulmazlıkların kaldırılması süreci geciktiği için birçok terörist kaçarak yurt dışına gitti. Bunlar bu kadar ciddiye alınmamalı. Çok hızlı kararlarla bu işlerin tamamlanması gerekiyor. Bu adımlar seri bir şekilde atılmadığında bir bakıyorsunuz biri Amerika’da, biri Almanya’da, biri Fransa’da ortaya çıkıyor. Ondan sonra oradan Türkiye’yi tehdit ediyorlar. Benim ülkem yurt dışına kaçan sapıkların tehdidiyle karşı karşıya kalmamalı ve olamaz. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay’ın bu konuyla ilgili attığı bu adımı küçümseyemez, küçümsememelidir. Buradaki partimden bazı arkadaşlar Yargıtay’ı eleştiriyor, Anayasa Mahkemesi’ni övüyorsa onlar da hata yapıyorlar. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz anlayışıyla hareket etmemiz gerekiyor. Burada durup birine şefkatli görünmenin bir anlamı yok. Son olarak şunu vurgulamak isterim ki, Anayasa yapma yetkisi Büyük Meclisimize aittir ve bu yetkiyi devredemez. “Millet iradesiyle oluşturulan parlamentonun bu mutlak otoritesine hiç kimse karşı çıkamaz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu